#iş görüşmesi kıyafet
Explore tagged Tumblr posts
Text
1 aydır yıl değerlendirme yazısı yazacağım ama erteleyip duruyorum her zamanki gibi. Onun dışında yeni yazılar yazmak istiyorum ama bu yazıyı yazmadan onları da yazmıyorum, mesela soldaki resmi geçen @japonyamesken post attığında tam elimde telefon kitap okumayı ertelerken hadi dedim bu bir işaret. Onun dediği gibi kendime kalktım bir çay yaptım, mum yaktım ve en azından yarım saat okumam gereken şeyi okuyabildim.
Neyse bir ay gecikmeli de olsa bilgisayarı açmışken Ocak ayının son gününde 2020 yılı ile ilgili birkaç şey yazmak istedim. O kadar değişik bir yıldı ki, hayatımda hem çok şeyi değiştirdi hem hiçbirşey değişmedi.
İşin ilginç yanı benim için 2020 yılının böyle olmasının Covid-19 la pek ilgisi yok. Yani etkenler sıralamasında sanırım son sırada geliyor.
Mart ayında hayatım(ız) alt üst oldu. Ama hani bir söz var ya hayatım alt üst olur diye korkma, nereden biliyorsun altının üstünden iyi olmayacağını diye, gerçekten öyle. Her şerde bir hayır da oluyor gerçekten. Bir günde evi terk ettik, Nisan ayında annem, kardeşim ve ben yeni bir hayata atıldık. Yeni bir ev tuttuk, sıfırdan kurduk. Bu olaylar olmadan önce hayatımda köklü bir değişiklik yapmak istiyordum, işimde çok mutsuz olduğum için iş değiştirmeyi istiyordum ve bazı şeylerden kurtulmak için de Ankara dışında iş bakıyordum, ama hiçbir zaman gerçek bir cesaretle bunu yapamıyordum. Bu olaylar olunca, Ankara’dan ayrılıp tek başıma yeni bir hayat kurma gibi bir seçenek kalmadığında, işimi hiç değiştiremeyeceğimi düşünmüştüm. Fakat, iş yerindeki sorunlar o kadar attı ki, artık hayatımla ilgili bazı şeyler de net olduğundan Ankara’da farklı iş aramaya koyuldum. Ama bu sefer gerçekten niyet ettim, CVmi adam akıllı güncelledim, önyazılı, referans mektuplu falan. İşim de beni öne çıkarabilecek bir konuyla ilgili sertifika aldım ve ilanlara başvurdum. Evet, çok komik ama kaç yıldır iş değiştirmek istediğimi söylesem de sadece 1-2 ilana başvurmuştum. Yani benim için değişiklik çok kolay birşey değil çünkü. Hem burası benim ilk iş yerimdi ve ilk iş görümem sonucu alınmıştım ve çok da iş görüşmesi deneyimi sayılabilecek bir iş görüşmesi olmamıştı, kurumsal bir iş yeri olmadığından. Bu sebeple iş görüşmesi yapmaktan da çok korkuyordum. Ama hayatım o kadar değişmişti ki zaten, artık değişiklikten korkmaz oldum, kendimle ilgili karar almakta da daha cesurum artık. Ve Ekim ayında başvuru yaptığım firmadan 1 hafta sonra aradılar, görüşme daveti yolladılar. Böylece hayatımdaki 2. iş görüşmemi yaptım ve olumlu sonuçlandı(iş görüşmesi başarı oranım %100 çıta çok yüksek😊) 4 Ocak’tan beri yeni şirketimde çalışıyorum. Yeni yıla yeni işle başlamış oldum. Hem maddi anlamda hem konumum olarak beni ilerletti bu durum.Tertemiz bir sayfa!
Bu sene araba aldım, şoförlüğü öğrendim. Artık kendi başıma bir yerlere gidebiliyorum, bu benim için büyük bir özgürlük.
Sene başında sıfırdan bir ev kurma ve ev geçinimini üstlenmekten dolayı maddi anlamda çok zorlandığım aylar oldu. Ama iş değişikli sebebiyle maaşım neredeyse 2 katına çıktı, TOKİdeki evimiz teslim oldu, kiraya verdiğimiz için kirası gelmeye başladı, şu an oldukça rahatladım.
Dediğim gibi hem çok şey değişti hem hiçbir şey değişmedi. Evi terk ettik ama babam şu an yeni evimizde bizle yaşıyor. 😊 Bu sene artık 30 oldum, ama kendimi 25 yaşında hissediyorum çünkü yaşıtlarıma baktığımda onlarla aynı yerde değilim sanki treni kaçırdım gibi artık benim için başka bir dönemin başlaması gerekiyordu 30 olduğumda. Ama hala çok yalnızım, hala kendi evime çıkmanın hayalini kuruyorum, bu sebeple hiç bir yere bağlanamıyorum, düzenimi kuramıyorum. Hala odamda bir dolabım yok giysilerimi baza altından alıyorum. Bunun için maddi durumları bahane etsemde dolaba vereceğim paranın çok daha fazlasını bir ayda kıyafete verdim. Bakınız; ironi.
Şirketlerde her çeyrek için tutturulması gereken bir ciro hedefi vardır. Ama önemli olan, asıl yıl sonunda ne yaptığındır. İstersen 3 çeyreği ekside geçir, yıl sonu hedefi tutturdaysan o yılı güzel kapatmışssın demektir. Benim için 2020 yılına baktığımızda ilk 2 çeyrek çok kötü geçsede sanki son çeyrekte durumu kotardım. Yani pandemi yüzünden evet çok kötü geçti ama 2020 yılındaki kazanımlarıma baktığımda çok kötü bir seneydi demeye dilim varmıyor, sadece şükrediyorum.
10 notes
·
View notes
Text
İnterpolle aranan işid militanı gibi sürekli adres değiştirdiğimiz için çuvallardan kıyafet aradım tabii iş görüşmesi kombini yapamadım aylaynır süremedim cvlerimi bulamadım kahveye gider gibi iş görüşmesine gidiyorum neyse kırık dökük bi işim var kaybedecek bi şeyim yok onlar düşünsün
6 notes
·
View notes
Text
kalitesiz bir gün başlangıcı.
toparlanacak birkaç parça kıyafet var, bayrama yine Sincanda olacağımız için mutsuzum aslında. ama bayramın tadı da kalabalıkla çıkıyor, bakın sevdiklerim diyemedim. neyse, bi şekilde gidecek işte bakalım
dönünce yapmak istediğim birkaç iş görüşmesi var. birisi olursa düğün bayram, diğerleri de beni memnun eder ama nasip tabi bakacağız artık.
yaz tatilinin boş geçmesini istemiyorum. liste hazırlayıp kitap-film-belgeselle geçirmek istiyorum. çoğunlukla evde olduğum ve yalnız olduğumuz bir tatil olacak gibi gözüküyor. her kategori önerilere açıktır.
birkaç yere gitmek için plan yapmıştım. birinden vazgeçtim, diğerleri de zamana bağlı. çalışıyor olursam ne âla, fırsat bulamamış olmama bahane olur.
maneviyat konusu. bu konunun üstünde durmalı ve harekete geçmeli. bi liste de bunun için.
bir karar aldım demiştim, uygulamaya dökmek için harekete geçtim. kendimi keşfettiğim yeni ilişkiler var hayatımda, görüyorum ki tahammül sınırlarım yerlerde. düşüneceğim. yazacağım.
güzelliklerin bizi bulması dileği var içimde. umut bağladığım şeylerden vazgeçtim. Allaha dua etmeyi unutmuyorum. ve ancak O gönlümdeki yalnızlık hissini bastırabilir biliyorum.
maddeler şeklinde post atmayı sevdim. kalp.
20 notes
·
View notes
Text
ABD'den Çavuşoğlu Görüşmesi Öncesi Türkiye Çıkışı: Umarım Riskli Şekilde Birbirine Yaklaşmayız
ABD'den Çavuşoğlu Görüşmesi Öncesi Türkiye Çıkışı: Umarım Riskli Şekilde Birbirine Yaklaşmayız
http://bit.ly/2s7YaRP
#iş görüşmeleri için tavsiyeler#iş görüşmesi kıyafet#iş görüşmesinde nasıl konuşulur#iş görüşmesinde neler sorulur#iş görüşmesine giderken dikkat edilmesi gerekenler
0 notes
Text
İş görüşmesine giden genç kadına fuhuş tuzağı
İş görüşmesine giden genç kadına fuhuş tuzağı
Muğla’nın Milas ilçesinde yaşayan 28 yaşındaki Sibel Y. geçtiğimiz şubat ayında bir ilanda muhasebeci arandığını öğrenince telefon ile iş yerine ulaşarak randevu istedi.
Sibel Y. iş görüşmesi yaptığı Mutlu E.’nin kendisine bölgedeki ünlü bir balık çiftliğinde çalışacağını ve 3600 TL maaş ile üç ayda bir prim kıyafet ve yiyecek yardımı yapılacağını söyledi. Şartları ailesi ile görüşüp kabul…
View On WordPress
0 notes
Text
Doğal ve Meşru Hayatımız, Kuran Ahlakının Güzel Örnekleri Olan Davranışlarımız
HANGİ YALANLARLA SUÇA DÖNÜŞTÜRÜLMEYE ÇALIŞILDI?
Dosyanın tamamı bu şekilde ‘suni yöntemlerle oluşturulmuş suni suçlarla’ doludur. Hepsi organize bir kumpas çalışması ile özel olarak tasarlanmıştır. Bu suni suçlar çeşitli algı oyunlarıyla, dolaylı imalarla, şamata ve yaygara metotlarıyla yargıya ve kamuoyuna zorla empoze edilmeye çalışılmaktadır.
Bizlerin ‘sözde tehlikeli insanlar olduğumuz’ imajını verilebilmek için ‘özel bir mühendislik çalışması’ yapılmıştır ve hala da ‘ince kumpas faaliyetleriyle’ bu çalışma sürdürülmektedir.
Gerçekte ise dosyada tek bir tane gerçek suç ve dolayısıyla da bir suç delili yoktur. Sadece kin ve öfke kaynaklı boş iftiralar söz konusudur. Hiçbirinin doğru olmadığını Türkiye’deki herkes çok iyi bilmektedir ve bu iftiralara hiç kimse inanmamaktadır.
– Günlük hayatımıza ‘suni suçlar üretme amaçlı art niyetli bir şüpheyle’ yaklaşılmıştır. Her birimizin apayrı yaşantıları olmasına rağmen hepimizin hayatı ‘ortak bir kalıba’ sokulmak istenmiş ve bu bakış açısıyla günlük yaşantımıza dair tüm davranışlarımızdan ‘örgütsel tutum’ adı altında ‘hayali suçlar’ üretilmeye çalışılmıştır. Oysa ki ön yargısız bakılarak incelense, herkesin özel hayatının, aile hayatının, iş hayatının, tahsil durumunun, meslek seçiminin, kıyafet tarzının, zevk anlayışının, sosyal aktivitelerinin, hobilerinin, ilgi alanlarının birbirinden tamamen farklı ve tüm bunların da herkesin kendi kişisel tercih olduğu kolaylıkla görülecektir.
– Arkadaş camiamız içerisinde birbirimize olan sevgimiz, birbirimize yardımcı olmamız, birbirimizi koruyup kollamamız asla bir suç olmadığı ve tam tersine bunların her biri çok takdire şayan ahlak özellikleri olduğu halde, bu güzel ahlakın gereği olan özellikler ‘örgütsel suç eylemleri’ gibi gösterilmek istenmiştir.
– Bütün ömrümüzü adadığımız Allah yolundaki tüm samimi çabamız, iyilikten yana tüm gayretlerimiz, Kuran ahlakına uygun yaşantımız, Müslümanca tavrımız, özel ve art niyetli bir kumpas çalışmasıyla ‘örgüt faaliyeti’ olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
– Arkadaşlarımızın birbirleriyle yoğun görüşmesi, 10-20-30 yıllık beraberlikleri, arkadaşlıkları, dostlukları, karşılıklı sevgi ve saygıları, sözde ‘örgütsel bağ’ ve ‘hiyerarşik yapılanma’ olarak yorumlanmaya çalışılmıştır.
– Arkadaşlarımızın İslam ahlakına uygun bir hayat yaşamaları, dinimizin gereği olarak birbirleriyle yardımlaşmaları, iyilik yapmaları, birbirlerine destek olmaları gibi en insani, en ahlaki, en vicdani ve en güzel davranışları bile güya ‘örgütsel tavır’, ‘örgütsel yardımlaşma’, ‘hiyerarşik görev dağılımı’ gibi ‘suni suç üretme tanımları altında’ ‘uydurma sahte suçların’ kapsamına sokulmaya çalışılmıştır.
–Tüm ömrünü Allah yoluna vakfetmiş ve 40 yıldan bu yana dünyaya güzel ahlakı yerleşik kılabilmek için samimi bir çaba harcamış olmasından dolayı Sayın Adnan Oktar’a karşı duyulan derin sevgi art niyetle yorumlanmış ve kendisine sözde ‘örgüt lideri’ yakıştırması yapılmaya çalışılmıştır.
– Sn Adnan Oktar’a olan derin sevgimiz, saygımız ‘örgüt liderine olan bağlılık’, ‘hiyerarşik yapılanma’, ‘irade-i fesat ile beyinlerin yıkanması’ gibi ‘hayali suç isnatlarıyla’ değiştirilmiş ve suç gibi yansıtılmak istenmiştir.
– Peygamberimiz (sav)'in sahih hadisleriyle bildirmiş olduğu, 4 büyük mezhebe göre de hak kabul edilen, tüm büyük İslam alimlerinin eserlerinde anlattıkları, tarih boyunca hakkında yüzbinlerce kitap yazılmış olan, halihazırda Diyanet yayınlarında da yer alan ve sık sık tüm TV kanallarında da değinilen Mehdiyet konusundan ve Peygamberimiz (sav)'in bu konudaki hadislerinden bahsetmek, dava dosyasında sözde ‘bir suç eylemi’ olarak ele alınmıştır.
– Mehdiyet konusunu dinleyen insanların sözde ‘iradelerinin fesada uğradığı’ iddia edilmiş ve bu ‘hukuken de anlaşılması mümkün olmayan bu yorumla’ tüm camiamıza ‘hayali bir suç’ daha isnat edilmiştir.
– Türkiye’nin hemen her yerinde, milyonlarca insanın da aynı isimdeki dostlarına, yakınlarına aynı sempatik sözlerle hitap ettikleri gibi, arkadaşlarımızın birbirlerine taktıkları bazı sempatik lakaplarya da isim kısaltmaları, sözde ‘örgüt içi kod adı’ olarak nitelendirilmiştir.
Oysa ki dosyada sanık olan kişilerin %63’ünün cep telefonları kendi isimleri üzerine kayıtlıdır ve ayrıca da evleri arabaları, şirketleri, sosyal medya hesapları yine hep kendi üzerlerinedir. Açıktır ki kod adı kullanan bir insanın hiçbir resmi makamda hiçbir resmî belgede gerçek adı olmaz. Dolayısıyla ‘kod adı kullanıyorlar’ şeklindeki bu ‘hayali suç senaryosu’ da yine kumpas ürünü, özel olarak tasarlanmış, art niyetli bir suçlamadan başka bir şey değildir. Ancak hayatın normal bir parçası olan bu durum da yine sözde ‘örgütsel bir suç’ gibi göstermeye çalışılmıştır.
– Camiamızdaki tüm arkadaşlarımızın, hatta birçoğunun ailesinin evleri dahi, sözde ‘örgüt evi’olarak nitelendirilmiş ve hayali yorumlamalarla bu aile evlerinde sözde ‘illegal bir hayat yaşanıyormuş ve suç işleniyormuş’ izlenimi verilmeye çalışılmıştır.
– Dünyanın her yerinde olduğu gibi tüm Türkiye’de de tüm insanlar reşit olduktan sonra kendi istekleri doğrultusunda özgürce ailelerinden ayrı bir ev tutup, ev arkadaşlarıyla birlikte kendi evlerinde yaşarlarken ve bizler de arkadaşlarımızla istediğimiz yerde kalma özgürlüğüne sahipken, bu durum da dava dosyasına ‘örgütsel bir suç eylemi’ olarak yansıtılmıştır.
– Müstakil evi olan her şahsın evinde bahçe güvenlik kameraları varken, sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarının evlerinin bahçelerindeki güvenlik kameraları sözde ‘suç unsuru gizli kameralar’şeklinde yansıtılmıştır.
– Arkadaşlarımızın, evlerinde, güzel ortamlarda, güzel sofralarda çektirdikleri fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmaları ‘gençleri lükse özendirme’ gibi ‘uydurma bir suç’ olarak değerlendirilmiştir.
– Diğer yandan da iddianamenin bir bölümünde anlatılan ‘lüks ve şatafat içerisindeki hayata özendirme iddiası’, yine iddianamenin bir başka sayfasında bu kez de arkadaşlarımızın ‘dışarıya verilen mesaj ile ters orantılı bir şekilde zaruri ihtiyaçlara yönelik bir hayat sürdükleri’ iddiasıyla kendi kendine çürütülmüştür. Ancak bu sefer de ‘arkadaşlarımızın mütevazi bir yaşam şekli yaşadığını ve bunun da suç olduğu’ öne sürülerek yeni bir hayali suç daha üretilmiştir.
– Arkadaşlarımızın tümüyle meşru ve legal şirketleri, iş yerleri, sözde ‘örgüt şirketleri ve kara para aklama merkezleri’ olarak lanse edilmek istenmiştir.
– Tüm ticari işlerimiz, şirketlerimiz, hatta hiçbir kâr amacı dahi gütmeden yayın yapan televizyon kanalı ve İslami eserleri basıp dağıtan yayınevi dahi ‘kara para aklama’ gibi hiçbir temeli olmayan, karalama amaçlı suç isnatlarıyla karşılaşmıştır.
– Sevdiğimiz dostlarımız, yakın arkadaş ve aile çevremiz içerisinde Kuran ahlakının bir gereği olarak yapmış olduğumuz hayır işleri, iyilik ve yardımlaşmalar sözde ‘örgüte para aktarma’, ‘mali sömürü’ gibi mesnetsiz yorumlamalarla suç gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
– Yakınları vefat eden her vatandaşımız gibi, arkadaşlarımızın da kendilerine kalan ve istedikleri gibi kullanmakta özgür oldukları miraslarını nereye harcadıkları konusu bile Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarına yönelik ‘örgütsel bir suç isnadı’ olarak karşılarına çıkartılmış, kendilerine ailelerinden kalan mirası nasıl ve nereye harcadıkları sorgulanmıştır.
– Dava dosyasında bazı camia mensuplarının, pek çok Türk vatandaşımız gibi ortak gayrı menkuller almaları, hisseli olarak bir ev ya da araba sahibi olmaları gibi tamamen yasal ve meşru hakları dahi, sözde ‘örgütsel eylem’ kapsamına sokulmaya çalışılmış ve suç gibi gösterilmek istenmiştir. Arkadaşlarımızın çalışarak kazanıp aldıkları bu ortak mülkler de sözde ‘örgüt malı’olarak değerlendirilmiştir.
Oysa ki, camiamızda tek başına mal mülk, araba ve şirket sahibi olan çok sayıda arkadaşımız da vardır. Ancak art niyetli bir yaklaşım sebebiyle ve ortaya atılan iddiayı çürüteceği için bunlara dava dosyasında yer verilmemiş, özel olarak aleyhte bir algı oluşturulmaya çalışılmıştır.
– Sayın Adnan Oktar’a ve arkadaşlarımıza sevgimizi ifade eden samimi iltifatlarımız tek tek sorgulanmış, iddianameye eklenmiş ve sözde ‘örgüt liderini ve suçluyu övme’ gibi hayali bir suça dönüştürülmeye çalışılmıştır.
– Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşları arasında yaş farkı olması; örneğin 25 yaşındaki biriyle 40 yaşındaki birinin samimi arkadaş olması, birlikte zaman geçirip, aynı evde kalmaları sözde ‘hayatın olağan akışına ters olduğu iddiasıyla’ sözde ‘hiyerarşik yapıya delil’ olarak gösterilmeye çalışılmıştır.
– Yaşı büyük olan kişinin sözde bir ‘örgüt yöneticisi ve ev sorumlusu olduğu’ ve evdeki diğer sözde ‘örgüt üyelerine liderlik ettiği’ vurgusu yapılmıştır.
– Arkadaşlarımızın düzenledikleri davetler, organizasyonlar, yemekler, iftarlar ve çeşitli sosyal etkinlikler sözde ‘örgüt propagandası’ olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
– Tüm Türkiye’nin gözleri önünde gerçekleştirilmiş olup, devletin her kademesinden değerli siyasetçilerin, akademisyenlerin, basın mensuplarının, sanatçıların, iş dünyasından önde gelen tanınmış insanların katılımıyla gerçekleştirilmiş vakıf faaliyetleri, konferans, iftar, yemek gibi etkinliklerin davetiyeleri, TV programlarının tanıtımları adeta birer ‘örgüt faaliyeti ve suç belgeleriymiş gibi’ iddianameye eklenmiştir.
–Sayın Adnan Oktar’ın A9 TV’da yaptığı sohbet yayınlarının RTÜK talep ettiği için tutulan arşivi, tüm basında “Adnan Oktar’ın dijital şantaj arşivi ele geçirildi” şeklindeki iftira içerikli manşetlerle haber yapılmıştır.
Böylece RTÜK’ün kontrolündeki lisanslı bir televizyon kanalından yapılan tüm legal ve içeriğinde tek bir suç unsuru bulunmayan televizyon yayınları da adeta ‘bir suç örgütü doküman arşiviymiş gibi’yansıtılmaya çalışılmıştır. Üstelik de bu bir kamyon dolusu 2 bin 500 adet harddisk’in tamamının da sözde ‘örgütün şantaj kayıtları olduğu’ şeklinde çok büyük bir yalan ile birlikte servis edilmiştir. Gerçekte ise dava dosyasında şantaj iftirasını destekleyecek tek bir kaset ya da başka herhangi bir somut delil yoktur.
– Oy kullanmak veya kullanmamak hakkı, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarına tanıdığı kendi inisiyatiflerindeki bir hak iken, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının bu meşru hakkı kullanıp kullanmamış olmaları dahi, ortada hiçbir birbirine uyumlu oy kullanma- kullanmama davranışı olmamasına rağmen ‘örgütsel bir tavır’ olarak tanımlanmıştır.
– Bir kişinin oy vermediği bir seçim için “örgüt liderinin talimatıyla örgütsel bir tutum sergilenerek propaganda amaçlı oy verildi” suçlaması yapılmış; oy verdiği bir seçim ise yine “örgüt liderinin talimatıyla örgütsel bir tutum sergilenerek propaganda amaçlı oy verilmedi” suçlaması yöneltilmiştir.
– Ülkemizin faydasına olacak şekilde yurtdışından davet edilip A9 TV kanalına çıkartılan ve tüm Türkiye’nin canlı yayında tüm detaylarıyla tüm konuşmalarına şahit oldukları yabancı misafirler, akıl dışı ithamlarla ‘gizli istihbarat faaliyeti’ ve ‘uluslararası casusluk’ gibi hiçbir dayanağı olmayan hayali yorumlarla değerlendirilmiştir.
– Sayın Adnan Oktar’ın kitapları, siteleri ve belgesellerinin başka dillere çevirilmesi güya ‘örgüt propagandası suçu’ ve ‘örgütün yurt dışı faaliyetleri’ gibi gösterilmiştir.
– Camiamız mensuplarının yurtdışındaki arkadaşları ile yaptıkları sıradan telefon konuşmaları, ortada hiçbir suç, ya da suç delili bulunmamasına rağmen zorlama yorumlarla çarpıtılarak sözde ‘ajanlık ve istihbarat faaliyetleri’ olarak yorumlanmıştır
– Yurtdışıyla ticaret yapıp ülkemize döviz kazandıran iş adamı arkadaşlarımızın yaptıkları ticari faaliyetler, tamamen mesnetsiz bir ithamla sözde ‘örgütün yurtdışı yapılanması’ olarak gösterilmiştir.
– Devletin halen görevde olan üst düzey bürokratları ve siyasileri ile görüşülmesi, onların ricası ile ülkemizin tanıtımı için yapılan çalışmalar, sözde ‘örgüt propagandası’ olarak değerlendirilmiştir.
– Sayın Adnan Oktar’ın bazı arkadaşlarına devletin, usulüne ve kanuna uygun şekilde verdiği, hiçbir olaya karışmamış, tek bir vukuatı olmayan ruhsatlı silahlar ‘suç unsuru’ olarak değerlendirilmiş ve bu hukuksuz yaklaşım dayanak alınarak camiamıza ‘silahlı suç örgütü’suçlaması yapılmıştır.
– Türkiye’de akademik kariyer hedefleyen pek çok kişiden farksız olarak, birçok arkadaşımızın üniversite bitirip yüksek lisans veya doktora yapmaları veya ikinci bir üniversite bitirmiş olmaları, sözde ‘askerliğin ertelenmesi için yapılan örgütsel bir tutum olduğu’ şeklindeki hayali iddia ile suç gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
– Diğer binlerce vatandaşımız gibi, kimi arkadaşlarımızın da bu legal haklarını kullanarak ‘bedelli askerlik’ten yararlanmış olmaları, yine art niyetle yorumlanmış ve bunun sözde ‘örgütsel talimatlayapıldığı’ iddia edilerek hayali bir başka suç daha üretilmeye çalışılmıştır.
– Arkadaşlarımız arasında çok sayıda üniversite, yüksek lisans ve doktora mezunu hatta iki- üç üniversite okumuş kimseler olduğu gibi, az sayıda da üniversitenin belirli bir yılından sonra okuluna devam etmemiş kişiler de vardır. Bu da son derece normal bir durumdur. Bugün sokaktan herhangi 100 kişiyi seçseniz, eğitim durumlarını sorsanız, yine benzer bir tabloyla karşılaşabilirsiniz. Ancak okullarını bırakan bu kişilerin sözde ‘örgüt liderinin talimatıyla okullarını bıraktıkları’, dolayısıyla da ‘eğitim haklarının engellendiği’ iddia edilmiştir.
– Dünyanın ve Türkiye’nin her yerinde tüm insanlar reşit olduktan sonra kendi istekleri doğrultusunda özgürce ailelerinden ayrı bir evde yaşama hakkına sahiplerken, bu durum bizim dava dosyamızda ‘örgütsel bir tutum’ olarak ele alınmış ve suç olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.
– Günlük hayatımızın en doğal parçası olan ve en sıradan olaylardan bahsettiğimiz normal telefon konuşmalarımız dahi, geniş bir hayal gücü ile yorumlanarak ‘şifreli örgütsel konuşmalar’ olduğu iddiasıyla dava dosyasına suç gibi eklenmeye çalışılmıştır.
–Arkadaşlarımızın ‘dostlarıyla telefon konuşmalarının sayılarının az veya çok olması’ da yine dosyaya eklenen ‘suni oluşturulmuş hayali suçlardan biri’dir. Örneğin bir kişinin tüm aile bireylerinin yanı sıra, eşi ile yaptığı telefon konuşmalarının sayısı, bir başka arkadaşıyla yaptığı telefon konuşması sayısından az ise, bu sözde ‘sahte evliliğin bir delili’ olarak ele alınmıştır. Günümüzde artık tüm insanların telefon ve mesaj görüşmelerini sosyal medya ya da Whatsapp gibi akıllı uygulamalardan yapıyor olmaları ise hiç dikkate alınmamıştır.
– Bunların yanı sıra, dosyada adı geçen arkadaşlarımızın kullandıkları telefonların %63’ü kendi isimleri üzerine kayıtlıyken, %14’ü de annesi, babası, yakınları veya kendi şirketi üzerineyken sadece %13’ünün bir başka tanıdıklarının adına kayıtlı olması, sözde arkadaşlarımızın kendi adlarına kayıtlı telefonlar kullanmadıkları ve bunun da sözde ‘örgütsel bir tutum olduğu’ şeklinde art niyetli ve gerçekdışı bir yorumla ‘hayali bir suça’ dönüştürülmeye çalışılmıştır.
Dava dosyasında bu gerçek rakamlara ve lehe olan bu delillere hiç yer verilmemiş, Türkiye’de hemen herkeste rastlanabilecek sayıdaki bu az bir istisna karalama amaçlı kullanılarak bundan bir suç üretilmek istenmiştir.
– Bir telefon konuşmasında veya bir mesaj içeriğinde sorulan bir soruya, -Türkiye’deki milyonlarca insanın hemen her saniye kullandığı ve en çok tekrarladığı kelimeleri söyleyerek- ‘Evet’ denmesi de ‘Hayır’ denmesi de, ‘Tamam’ denmesi de, çarpık ve hayali mantıklarla ‘örgütsel saik’ suçlamasına dahil edilmiştir. Ve bu konuşmalar sözde ‘emir-talimat verildiğine’ ve ‘örgütsel hiyerarşinin varlığına’ delil olarak kullanılmaya çalışılmıştır.
Birbirinin tamamen zıttı olan her iki kelimeyi kullanmanın da örgütsel saik olarak kabul edildiğibu akıl ve mantık dışı bakış açısının hukukta elbette ki hiçbir yeri yoktur.
– Camiamızdaki tüm arkadaşlarımızın evliliklerinin sözde ‘sahte evlilikler’ olduğu; bu kişilerin ‘talimatla evlendikleri, talimatla boşandıkları’ iddia edilmiş ve bu konu da dava dosyasında ‘Türk aile yapısını bozma’ şeklinde yine suni ve hayali bir suça dönüştürülmeye çalışılmıştır.
– Dava dosyasında bu evliliklerin asıl amaçlarından birinin sözde ‘taraflardan birine kalan mirası alabilmek olduğu’ iddia edilmiştir. Oysa ki arkadaşımız arasında evli olup da hem kendilerinin hem de ailelerinin hiç mali mülkü olmayan, zengin olmayan, çok fakir aileler de vardır. Ancak suç üretme bakış açısıyla yaklaşıldığı için, bu suçlamaları kökten çürüten bu gerçekler hiç dikkate alınmamıştır.
–Bazı hanım arkadaşlarımızın Sayın Adnan Oktar’a duydukları sevgi ve saygıları dolayısıyla ettikleri dostça iltifatlar, sözde ‘evliliklerinin sahte olduğuna’ delilmiş gibi dava dosyasına eklenmiştir.
– Hem evli oldukları halde çocukları olmayanlar; hem de evli oldukları için çocuk sahibi olanlar bu davranışlarından dolayı ‘örgütsel talimatla ve örgütsel saikle hareket etmekle’ suçlanmışlardır. Çocuk sahibi olmanın da olmamanın da sözde örgütsel tutum olduğu iddia edilmiştir.
–Arkadaşlarımızın takip ettiği moda trendleri, beğendikleri ve uyguladıkları saç, makyaj, kaş stilleri, beğendikleri dövmeleri yaptırmaları dahi ‘talimatla ve zorla yaptırılan’ bir çeşit ‘şiddet ve baskı uygulama yöntemi’ olarak akıl dışı bir suçlamayla değerlendirilmiştir.
–Kendisiyle birlikte vakit geçirmekten büyük zevk almaları nedeniyle arkadaşlarının zaman zaman Sayın Adnan Oktar ile birlikte dışarı çıkmaları, AVM'lere, çeşitli sosyal mekanlara, yemeklere, davetlere, etkinliklere gitmeleri, sözde ‘örgüt korumalığı’ şeklinde yine ‘hayali bir suç kavramına’ dönüştürülmek istenmiştir. ‘Art niyetli ve suç üretme azmiyle yaklaşan bir bakış açısıyla’, samimi bir sevgi ve dostluk ortamına, ‘örgütsel bir suç’ havası verilmeye çalışılmıştır.
– Hasta olan arkadaşına refakat edip hastaneye, doktora götüren kişiye sözde ‘örgüt üyelerinin sokağa çıktıklarında örgütten kaçmalarını engellemek için gardiyanlık yaptığı’ şeklinde akıllara durgunluk veren bir suçlamada bulunulmuştur. Bu kadar güzel, iyi niyetli ve örnek bir tavırdan dahi, bu kadar art niyetli çıkarımlar yapılarak suni suçlar üretilmeye çalışılıyor olması ise, açıktır ki camiamız hakkında ortaya atılan tüm iftiraların nasıl bir kumpas çalışmasının ürünü olduğunu en iyi ortaya koyan örneklerden biridir.
-Yine arkadaşlarımızın Sayın Adnan Oktar olmaksızın günlük hayatları içerisinde, Türkiye’de yaşayan büyük küçük her vatandaşın yaptığı gibi zaman zaman AVM’lere gidiyor olmaları da, yine çok art niyetli bir hayal gücü ve suni suç üretme arzusuyla, sözde ‘örgüte yeni kızlar bulup getirme faaliyeti’ olarak dava dosyasına ‘hayali örgütün bir suç faaliyeti’ olarak eklenmiştir.
– Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarının sosyal medyadan kendilerine hakaret eden kişilere karşı hukuki ve anayasal haklarını kullanarak dava açmaları, sözde ‘örgüte muhalif kişileri yıldırma faaliyeti’ olarak değerlendirilmiştir.
– Sayın Adnan Oktar’ın hanım arkadaşlarının din özgürlüğü kapsamında ve tamamen vicdani tercihlerine dayanarak örtünmeleri hiçbir delili ve mantığı olmadığı halde ‘örgütsel amaçlı takiye’olarak değerlendirilmiştir.
– Bir kişinin yemek yapması, bir kişinin alışveriş yapması, bir kişinin evi temizleyip toplaması, bir kişinin arabayı otoparka park etmesi, bir kişinin bir arkadaşını arabasıyla evine bırakması, bir kişinin televizyon yayınına katılacak misafirlerle ilgilenmesi gibi günlük hayata dair en doğal davranışlar dahi sözde ‘örgütsel görev dağılımı’nın birer parçası olduğu iddia edilerek, tüm dünyanın her gün yüzlerce kere yaptığı bu insani faaliyetler birer ‘suç örgütü eylemi’ olarak dava dosyasında isnat edilen suçlar arasında yerini almıştır.
– Tutuklanan ve yargılanan arkadaşlarımızın kendilerini savunmaları için anlaştıkları avukatlar, ‘örgüt avukatı’ olmakla itham edilmişlerdir.
– Cezaevinde tutuklu olan ve orada ihtiyaçlarını karşılayabilecek maddi imkanları olmayan arkadaşlarına yardım ve destek amacıyla hesaplarına cüzi miktarda para yatıran onlarca yıllık arkadaşları sözde ‘örgüte yardım etme’ suçlamasıyla tutuklanmışlardır.
– Sayın Adnan Oktar’ın cezaevinden arkadaşlarına yazdığı mektuplardaki sevgi dolu, sempatik, kalbi hoş etmeye yönelik çizimler dahi büyük bir art niyetle sözde ‘örgütsel baskı tekniği’ olarak değerlendirilmiştir.
–Tutuklu arkadaşlarımızın yasal haklarını kullanarak cezaevlerinden birbirleriyle mektuplaşmaları sözde ‘örgüt içi haberleşme’ gibi gösterilerek engellenmeye çalışılmıştır.
-Yine Sayın Adnan Oktar ve diğer tutuklu arkadaşlarımızın birbirlerine yazdıkları mektuplarda Kuran ayetlerine dayalı imani tefekkürlerini paylaşmaları sözde ‘örgüt liderinin ve üyelerinin birbirlerine moral ve motivasyon sağlaması’ iddiasıyla suç gibi gösterilmeye çalışılmış ve mektupların yollanması engellenmiştir.
– Arkadaşlarımızın cezaevlerinde üzerinde kedi deseni olan herhangi bir kıyafet giymeleri, cezaevi duvarına kedi fotoğrafları asmaları, üzerinde kedi resmi olan bir defter, kalem kullanmaları dahi sözde ‘örgütsel propaganda’ sayılmıştır. Bu giysileri giymeleri ve bu eşyaları kullanmaları tamamen yasaklanmış, koğuş aramaları sırasında panolardaki kedi resimleri gardiyanlar tarafından toplanmıştır.
– Tutuklu arkadaşlarımızın cezaevi gibi zorlu bir ortamda birbirlerine destek olup birbirlerini motive etmeleri, moral vermeleri, birbirlerine Allah’ı, Kuran ayetlerini hatırlatmaları, ayetin ifadesiyle birbirlerine "hakkı ve sabrı tavsiye etmeleri" (Asr Suresi, 3) ‘itirafçı ve etkin pişman olmamaları için sözde tutuklu örgüt üyelerine baskı yapmaları’ şeklinde yorumlanmıştır. Ve normalde aynı koğuşlarda bir arada bulunan arkadaşlarımız, bir savcılık emriyle Türkiye’nin dört bir yanındaki şehirlere ve tek başlarına kalacak şekilde aynı koğuşlara dağıtılmışlardır.
Özetle, iddianamede ve yargılamada gündeme gelen tüm bu iddialar ortada suç da suç örgütü de olmadığını açıkça ispatlamıştır. Dünyanın hiçbir yerinde gündelik yaşamının her detayından suni suç oluşturulmaya çalışılan bir suç örgütü olamaz. Suç örgütünün olduğu bir yerde net, somut, tartışmasız, kesin suçlar da vardır. Suçun işlendiği yer ve zaman, suçun işlendiğine dair somut deliller, suçun sebep olduğu zararlar somut olarak ortadadır. Özellikle de konu silahlı bir suç örgütünün eylemleriyse ortaya konulan hususların; “Talimatla ihtiyaç içinde olan birine yardım ettikleri tespit edilmiştir”, “Talimatla fotoğraf çektirip paylaştıkları görülmüştür” gibi afaki yorumlar olmayacağı açıktır. Aslında tüm bunlar, arkadaş grubumuzun suç örgütü ithamından beri olduğunun açık ve somut belgeleridir.
#adnan oktar#harun yahya#adnan hoca#kedicikler#a9tv#iddianame#savcılık#mahkeme#başkanı#avukat#tutuklu#tbav
0 notes
Text
İş Görüşmesine Giderken Nasıl Giyinmelisiniz ?
İş Görüşmesine Giderken Nasıl Giyinmelisiniz ?
İş görüşmesinin en önemli ayağı kıyafet seçimidir ve bu önemli detay önemli bir işi almada sanılandan çok daha etkilidir. Kıyafet insanın tarzını yansıtan en önemli unsurdur. Bir insanı ilk gördüğünüzde öncelikle kıyafetine bakılır ve kıyafet tarzı kişinin yaşam şekli, yaşı hakkında detaylı ilk bilgiyi size sunar. İş görüşmeleri genelde gergin ve stresli geçer. İş görüşmesine gidecek kişi iş alıp almayacağı ile ilgili endişe ederken, işçi alacak kişi ise doğru kişiyi seçip seçmediğinden emin olmak ister. Bu nedenle ilk izlenim çok önemlidir. Kıyafet Ne Renk Olmalı? Kıyafetin rengi ve modeli önemlidir. Kıyafette renk seçimi yaparken iş başvurusu yapılacak yerin durumu göz önünde bulundurulmalıdır. Eğer sekreter olarak iş başvurusu yapacaksanız kıyafetiniz bir sekreter kıyafetine uygun olmalı. Ya da özel bir okula öğretmenlik için başvuru yapacaksanız öğretmenlik mesleğine uygun kıyafet seçimi yapılmalıdır. Klasik renk ise her zaman siyahtır. Siyah renk erkek ya da kadında kurtarıcı renktir. Her tarza uyan ağırlığı ile dikkat çeken siyahı, her türlü iş görüşmesinde tercih edilebilir. Pembe mavi gibi daha iddialı renklerden ise ilk görüşmede kaçınmakta fayda vardır. İş Görüşmesinde Kıyafet Rahat Olmalı İş görüşmesine giden kişi gergindir, bu nedenle çoğu zaman elini kolunu koyacak yer bulamaz. Bu durumda yine kıyafet en kurtarıcı detaydır. Rahatsız eden bir kıyafet kişiyi daha fazla telaşa sokacak ve görüşmesine engel olabilecektir. İşin niteliği her zaman kıyafeti belirleyen ana unsurdur ve her ortamda rahat kıyafet tercih edilmelidir. Günlük hayatta etek ya da pantolon hangisini rahat kullanıyorsa kişi, iş görüşmesinde de bunu terci etmelidir. İş Görüşmesinde Yapılan Hatalar İş görüşmelerinde yapılan en büyük hata, daha fazla özenelim derken, olduğundan daha farklı görünmek ve kendisi olmayan bir kıyafetle hiç tanımadığı birinin karşısına çıkmaktır. Örneğin, normalde fazla makyaj yapmayan biri o gün sırf özenli görünmek için aşırı makyaj yapar ve daha önce hiç giymediği kadar iddialı bir kıyafet tercih ederse bu karşı taraf tarafından hemen fark edilecektir. Bu nedenle normal hayattaki tarzı o an yansıtmak çok daha doğru bir tercih olacaktır. Aşırı spor kıyafetlerle iş görüşmesine gitmek de önemli hatalardandır. Rahat olmak, ancak spor giyimden de uzak durmak gerekmektedir. Kumaş pantolon her türlü iş görüşmesinde en güzel enerji veren kıyafettir. Kot pantolon ise sanki günlük hayattaki en sıradan kıyafet ile gidilmiş izlenimi vermektedir. Ve yine asla ütüsüz ya da lekeli bir kıyafetler iş görüşmesine gidilmemelidir. Kıyafet hem temiz hem de ütülü olmalıdır. İş Görüşmesinde Kıyafete Uygun Ayakkabı Seçimi Doğru kıyafeti seçtikten sonra kıyafetin en önemli tamamlayıcısı olan ayakkabı konusunda da özen göstermek gerekmektedir. Ayakkabı seçiminde kadınlar, aşırı topuklu ya da açık ayakkabıdan kaçınırken, erkekler ise sıra dışı renklerdeki ayakkabıları tercih etmemelidir. Ayakkabılar en az kıyafet kadar ağır olmalıdır. Yine ayakkabının tozlu ya da çamurlu olmaması gerekmektedir. İş Görüşmesinde Doğru Kıyafet Seçimi İş görüşmeleri oldukça heyecanlı geçen bir süreçtir. Sizi ilk kez gören müdür ya da patrona karşı iyi bir izlenim bırakmak için bazı klasik giyim tüyoları ile ilk iş görüşmesi oldukça keyifli geçebilir. Bu konuda kadın veya erkek fark etmez ceket pantolon ve gömlek vazgeçilmez kurtarıcı kıyafetler olarak dikkat çekmektedir. Çünkü takım tarzı kıyafetlerin her zaman bir ağırlığı vardır ve kişiyi daha olgun ve ciddi göstermektedir. Bu tüyolarla iyi bir görüşmesi yapmak mümkün. İyi günler dileriz.sweater
0 notes
Photo
[YENİ]
🚨 Hocam, aşama aşama evlilik görüşmesi nasıl yapılır anlatır mısınız?-
SORU:
Selamünaleyküm hocam. Hocam ben 23 yaşındayım. Bekarım. Hocam ben, Allah’ın şeriatının buram buram koktuğu bir yuvam olmasını istiyorum. Şeriat şuurunda, davası olan biri ile yuva kurmak isterim.. Yalnız evlilik görüşmesi üzerine tavsiyelerinize ihtiyacım var. Allah rızası için evlilik görüşmesi, İslami koşullara uygun olarak nasıl yapılır bana ayrıntılı anlatır mısınız? * Hocam, evlenecek kişilerin ilk görüşmesi nasıl olmalı? Yani ilk görüşmeye ailece gelinebiliyor. Fakat ben, haremlik-selamlık konusunda hassasım. Bu konudan taviz vermek istemiyorum ve vermeyi pek düşünmüyorum. Haliyle karşı tarafın babasının, ilk görüşmede gelmesini istememem doğru mu? Ailem haremlik-selamlık konusunda benim kadar hassas değiller. İlk görüşmede ben, o kişinin ailesine görünmek zorunda mıyım? Ya da geleneğe göre kız, çay-kahve dağıtıyor mesela. Ben bunu yapmak mecburiyetinde miyim? Bunları düşününce boğulacak gibi oluyorum. Yani insanlar, evlilik gibi hususları nasıl zorlaştırmışlar diye. Gelenek-görenekler beni pek de alakadar etmiyor hocam. Benim için İslam’a uygun nasıl olmalı bu çok mühim. Hocam mesela, eğer ki ailece gelinirse kadınlar bir odada erkekler farklı bir odada olsa, çay dağıtımı durumunda babam erkeklere dağıtsa ben de kadınlara dağıtsam ve erkeklerin bulunduğu kısma görünmesem yanlış olmaz değil mi? Yani sadece evleneceğim kişiye görünebilirim. Başka bir namahremin beni görmesine gerek yok diye düşünüyorum. Görüşme yapılacağı zaman halvet olmayacak bir şekilde bir odada üçüncü bir kişinin de olması şartı ile görüşmeyi düşünüyorum. Hocam kafam karışık bu konularda. Ne yazık ki görüşmede, benim düşündüğüm gibi haremlik-selamlık durumuna dikkat edilmeyebilir. Haliyle karma oturmak istenebilir. Bu durumda ben, o karma ortama girmek istemiyorum ve görünmek istemiyorum. Yani evlilik görüşmesi yapılacak kişi ile görüşürüm ama ailesine görünemem eğer karma bir ortam olursa ki muhtemelen öyle olabilir. Hocam özellikle bu hususta ne yapacağımı bilemiyorum. Yani ilk görüşmede kalabalık gelmemelerini istemem, baba-abi gibi kişilerin gelmemelerini istemem yanlış mı? Yanlış anlaşılır mı? Ya da ailece gelindiğinde karma bir ortam olduğunda ben o ortama gözükmek istemiyorum. Hoş geldiniz demek dahi zoruma gidiyor ve haremlik-selamlıktan taviz vermek gibi görüyorum. Ben rahatsız oluyorum karma ortamdan hocam. Neler yapmalıyım? Bu husus beni çok düşündürdüğü için ayrıntılı sormak istedim. * Hocam ilk görüşmede ailelerin değil de ilk olarak evlenecek kişilerin görüşmelerini istemek doğru mu? Yani büyüklerin bilgisi dahilinde üçüncü bir kişi ile farklı bir mekanda görüşmek doğru olur mu? Yalnız babam, muhakkak evlilik görüşmesi yapacağım kişiyi ilk olarak görmek istiyor. Haliyle ilk görüşmede annelerin haberi olsa, babanın haberi olmasa sorun olur mu? * Hocam ben tesettürlü bir bayanım Elhamdülillah. Evlilik görüşmesine dış kıyafetim ile çıkmam yanlış mı? Yani geniş bir ferace ve üzerine uzunca siyah bir başörtüsü takıyorum. Başörtüm ile çenemin alt kısmını da örtüyorum. Evlilik görüşmesinde nasıl giyinmeliyim? Çenemin altını örtme durumunun farz olup olmadığını bilmiyorum. O yüzden evlilik görüşmesinde ne yapmalıyım bu durumu? Hocam nasıl giyinmem gerektiğini bilmiyorum. Bir kez bir görüşme yaptım ve dış kıyafetimle çıktım, sonuçta karşı taraf namahrem diye. Yalnız bir yazı okudum dış kıyafetle çıkmak doğru değilmiş diye kafam karıştı. Karşı tarafa güzel gözükmem mi gerekiyor? Tesettürümü çok seviyorum. Gerçekten güzelliğimi muhafaza ediyor. Ne yapmalıyım? Evlilik, nişan, düğün gibi durumlarda nasıl giyinmeliyim? Hocam bana takvaya uygun olanını söyler misiniz? Sahabe kadınları neler yapardı evlilik görüşmelerinde? Nasıl giyinirlerdi? Sahabeler evlilik görüşmesinde neler yapardı? * Evlilik görüşmesinde neler soracağımı da çok bilmiyorum aslında. Hocam bu konuda tavsiyeler verir misiniz? Biliyorum ki beğeni olması mühim. Ama düşünce- inanç durumu daha çok mühim. Yani her ne kadar fiziki beğenme önemli olsa da asıl huzur ve mutluluğu; ahlaki durum, fikirdeki olgunluk, bir davaya sahip olmak ve şeriata göre kurulacak bir yuva sağlayabilir diye düşünüyorum. Ben çok önem veriyorum buna hocam. Yani eğer ki dinimize uygun kurulamayacaksa bir yuva, beğeninin ne önemi var ki huzur olmadıktan sonra? Yani ben karşı tarafta bir dava şuuru, ümmetin derdiyle dertlenen ve bir şeyler yapan, yani bir kenara köşeye çekilmeyen, mücadele eden, şeriat şuurunda, ilimlerle meşgul olan, yani ilim merakı olan ve öğrenen, okuyarak fikir dünyasını geliştiren, Kuran ile haşır neşir olan, özellikle de yatsı-sabah namazlarını camide cemaatle kılmak konusunda hassas, Kudüs ve diğer İslam ülkeleri için bir şeyler yapan, vakıf-dernek vb. kuruluşlarda faaliyet gösteren, davasını yayma gayesinde olan biri ile evlenmek isterim. Ayrıca ilmi olarak benden daha bilgili olsun hatta bana da öğretsin isterim. Yani beğeni olmalı ama fikir ve inanç durumu çok önemli benim nazarımda. Karşıdaki kişiyi nasıl iyi tanıyabilirim? Hangi soruları sormalıyım? Bana tavsiyede bulunur musunuz? Hocam nişan, düğün konularında da tavsiyelerinize ihtiyacım var. Hocam evlilik görüşmesi ve diğer durumları düşününce boğulacak gibi hissediyorum kendimi. Neyi nasıl yapacağımı bilmiyorum. O kadar çok tavsiyeye ihtiyacım var ki… Özetle: Bana aşama aşama evlilik görüşmesi nasıl yapılır anlatır mısınız? İlkgörüşme nasıl olur? Ailece gelme gibi durumlar doğru mu yanlış mı? Benim karma ortama girmek istemeyişim yanlış mı, ne yapmalıyım sizce ne tavsiye edersiniz? Babanın haberi olmadan sadece anne haberdar olursa ve evlilik görüşmesi için ilk görüşme farklı bir mekanda yapılsa yanlış mıdır? Yoksa babanın her aşamadan haberdar olması mı gerekiyor? Nasıl giyinmeliyim? Dış kıyafetimle mi çıkmalıyım? Yoksa tesettüre uygun olmak kaydı ile evlilik görüşmesine uygun hoş bir kıyafetle mi çıkmalıyım? Neler sormalıyım? Karşı tarafı nasıl daha iyi tanıyabiirim?Hocam duanıza bizi de ekleyin.. Selamünaleyküm ve rahmetullah.
*
CEVAP:
Selamünaleyküm. Kızım, Seni tebrik ederim. Sana dualar ederim. Genç bir kızın evlenmek için istenmesini dinine göre gündem yapman hoş bir duygu, senin bu güzel hassasiyetini hayatın boyunca sürdürmen için Allah yar ve yardımcın olsun. Şimdi şöyle bir gerçeği konuşalım: Yöreye göre, aile türüne göre esneyebilecek bir konuyu konuşuyoruz. Abdestin farzları gibi sabit beş madde ile bir kız istemenin Müslümancasını ortaya koyamayız. Yöresel ve kişisel olarak değişken durumlar ve uygulamalar olabilir. Şeriat’ımızın ana ilkelerini esas alır, gerisini de özel durumumuza göre belirleyebiliriz. Ben sana burada, ana çizgileri ile bir kızın istenmesi ve evlilik ortamının oluşturulmasının Müslümancasını belirteceğim. Allah Teâlâ sana hayır olanı müyesser kılsın.
1- Mü’min bir kızın ‘benimle evlenir misin?’ şeklinde bir teklifi bir erkeğe söylemesi/söyletmesi dinen sakıncalı değildir. Teklifin erkekten gelmesi ise tabiiliğe daha uygun düşer. Huzurlu bir hayat, erkeğin teklifi ile başlar diye düşünülür. Olağan dışı farklılıklar hariç evlilik teklifi erkekten başlamalıdır.
2- En ideal teklif süreci, anneler arasında başlayacak bir süreçtir. Anneler işi kotarmalıdır. Bu da şart değildir. Mesela babalar da böyle bir işi başlatabilir ama bu iş kadınlar için daha verimlidir. Bilhassa evlenilecek kızı tanıma işinde kadının mahareti öndedir. Hele annenin mahareti farklıdır.
3- Anne bazında başlamış bir süreç babaların istişaresine açılmalıdır. Babalar arasında da bir sıkıntı yoksa gençler tanışmalıdırlar.
4- Gençlerin tanışması için mesela aile yakınlığı gibi bir nedenle zaten herkes birbirini tanıyorsa mesele yok demektir. A rahatlıkla B tarafını isteyecek demektir. Bir tanışıklık yoksa kız tarafın fotoğrafı erkeğe iletilerek ilk onay istenebilir. Bu fotoğraf, kızın sokakta yürümesi caiz olacak bir fotoğraf olabilir. Daha fazla beden hatlarının ve ayrıntıların belli olacağı bir fotoğraf risktir. Kız da erkeği görmek isteyebilir/istemelidir de. O da fotoğraf görmelidir. Erkeğin fotoğrafı kadının fotoğrafına göre daha ayrıntılı olabilir.
5- Bu noktadan sonra erkek ile kız, üçüncü bir kişinin bulunduğu yerde buluşabilirler. Bu buluşma heyecan ve acemilik gibi nedenlerle yeterli olmazsa ikinci bir buluşma da sağlanabilir. Buluşmalarda her iki taraf için sakınca oluşturmayacak üçüncü kişi muhakkak bulunmalıdır. Bayan bu buluşmaya kendisini tamamen gizleyecek bir kıyafetle gitmemelidir. Mesela peçeli bir görüntü ile görüşme yapmanın anlamı olmayabilir. İç kıyafet denebilecek bir kıyafet zaten makul olmaz. Her ikisinin ortası bir kıyafet kızın üzerinde olabilir. Bu görüşmede iki taraf da ‘aradığım bu idi’ diyebileceği bir ön tatmin sağladı ise evlilik için hareket başlamış demektir. Görüşmede ne konuşulacağı önemli değildir. Hazırlıklı ve edebiyatlı cümlelerin hayat içinde bir karşılığı yoktur. Bir nezaket ve ısınma görüşmesi olarak anlaşılabilir bu görüşme.
6- Taraflardan biri tereddütte ise bir süre beklenebilir. Kesin ‘yok’ diyenin üzerine gidilmesi uygun olmaz. ‘Sonradan ısınma’ teorisinin çok fazla realitesi yoktur. O görüşmelerde gönüller ısınmaya başlamalıdır.
7- Gençlerin karşılıklı sıcak bakışları ile İSTİHARE noktasına gelinmiş olur. İstihareyi herkes kendisi yapmalıdır. Kimseye istihare siparişi verilmez. Sünnet olan, herkesin kendi yapmasıdır. İstihare için de rüya diye bir şart yoktur. İki rekaat namaz kılındıktan sonra Allah’tan hayır ister ve kalbinin ısınmasını talep eder. İki üç gün içinde ısınma olumlu seyrederse istiharenin sonucu hayır demektir. Aksi olur da istihare yapan rahatsızlık ve soğukluk belirtileri görürse sonuç olumsuz demektir. Öbür tarafa kanaatini olumsuz olarak bildirmelidir.
8- Bu istihare sürecinin veya diğer başlıkların bir önce bir sonra olmasının sakıncası yoktur.
9- İstihare de olumlu çıktıktan sonra aileler arası ‘isteme’ düzeyine geçilebilir. Örf olarak erkek ailesi veya aileyi temsil eden kişi kız evinden randevu alıp gider. Durumu arz eder. Aileler onay verirse evlilik için en hareketli noktaya da gelinmiş demektir. Bu aileler görüşmesinde aile büyükleri genel hatları ile bu evliliği konuşmalıdırlar. Ayrıntılar ise evleneceklere bırakılmalıdır.
10- Bu görüşmeden sonra aileler ve evlenecekler bir iki hafta işi tefekkür etme, istişareler yapma ile geçirebilirler. Ardından bir kere daha buluşup nişan yapılabilir. Nişanın dinimiz açısından hiçbir bağlayıcılığı ve zorunluluğu yoktur. Tamamen örf gereği yapılmaktadır. Nişanın salonlarda bir düğün görkemi ile yapılması bu çağın abartılarından biri olarak karşımıza çıkmıştır. Nişan, aile arasında olmalı ve abartılmamalıdır. Hiçbir şekilde nikâh ile uzak yakın ilişkisi yoktur. Mahremiyet açısından en ufak bir rahatlık getirmez.
11- Gerek söz ve gerek nişan görüşmelerinde erkek tarafı kız evine ya da kız tarafı erkek evine gittiğinde mahremiyete dikkat edilecektir. Mesela kızın, sözlüsünün babasına mahremiyeti ilk noktada durmaktadır. Sözlüsü veya nişanlısının babası olması onların önünde normal ev içi kıyafetiyle bulunmasına yol açmaz. Aynı şekilde erkek de nişanlısının annesinin elini öpemez. Kız bu ortamlarda kahve getirebilir, hoş geldiniz diyebilir ama bunu bol bir elbise ile ve mesafeli bir şekilde, kısa ifadelerle yapmalıdır. Beraber bir sofraya oturulmamalıdır.
12- Tanışmadan nikâha kadar gençler görüşmeye devam edebilirler. Yeter ki yaptıkları görüşmeler, iki yabancı arasındaki görüşme sınırları içinde kalsın ve nikâhtan sonrasına da bir şeyler bırakan sınırlı sayıda bir görüşme olsun. Nikâh öncesindeki abartılı buluşmalar, görüşmeler ve gülüşmeler, evlendikten sonrasının tatlı hayallerinden çalınmış gibi olabilir. Bunu unutmamalıdır erkek de kız da.
13- İlk görüşmeler ile düğün ya da evlenip eve çekilme arasındaki zaman uzadıkça şeytanın fitne ihtimali de artar. İdeal olan bu iki iş arasındaki sürenin üç veya beş ayı geçmemesidir.
14- Kızlara tavsiyemiz, koca evine gideceğinden üç gün öncesine kadar hiçbir gerekçe ile nikâh masasına oturmamalıdır. Erken nikâh, umumiyetle kızın aleyhine sonuçlanabilmektedir.
15- Bu süreci erkek ve kızın bir büyüğü ile istişare ederek geçirmesini tavsiye ederiz. Kimsenin aklı, yaşadığı yaşı için yeterli değildir. Daha önce aynı şeyleri yaşamış mü’min bir müsteşar mübarek sonuçlar getirir.
16- Kız ve erkek böyle bir süreci muhakkak duaları ile doldurmalıdırlar.
17- Kız da erkek de konuşurken, sonra konuştuklarının kendilerine sorulacağını bilerek konuşmalıdır. Kimse o günlerdeki tatlandırılmış ve cilalı sözlere de kanmamalıdır. Dua eder, dualarınızı beklerim.
Selamünaleyküm.
Nureddin YILDIZ
Kaynak:📝👉👇 https://www.fetvameclisi.com/fetva-hocam-asama-asama-evlilik-gorusmesi-nasil-yapilir-anlatir-misiniz-83588.html Fetvameclisi.com
15 notes
·
View notes
Video
youtube
Müziği hayatında özel bir yere koyanlar insanlar özellikle bir parçayı bir kişiyle ve/veya olayla özdeşleştirir ve ne zaman o parçayı dinlese aklına hep o kişi/olay gelir. Bu birleştirme bazen o kadar yoğun olur ki o parçayı hiçbir zaman dinleyemeyecek hale bile getirebilir insanı. Bu parçanın bende de böyle bir etkisi var.Son yıllarda her denk geldiğimde hemen atladığım, anca yeni yeni sonuna kadar ağlamadan dinleyebildiğim bir hale geri geldi. Bu parçanın benim için basit saçma bir çocukluk aşkı ya da gençken yaptığım salakça bir davranışı hatırlatan hikayeye sahip olsaydı. Keşke... Bundan birkaç gün öncesi liseden bir arkadaşımın vefatının 6. senesiydi. Çok pisi pisine gerçekleşen bir kaza sonucu birden bire aramızdan ayrılmıştı. Liseden sonra irtibatımız yıllarca olmadı ta ki ölümünden yaklaşık 7-8 ay öncesine kadar. Kaldığımız yerden muhabbete aynı güzellikte devam edebilmiştik. Ortamlarda her zaman kişiliğiyle ve neşesiyle pozitif etkisi olan, yaşama sevinciyle dolu bir insandı. İnsanın kendi yaşıtından bir tanıdığının hayatını kaybetmesi bende “artık yaşlanıyoruz” gibi saçma bir hissiyatına sokmuştu. (ki bu bu olay gerçelştiğinde daha 25 yaşındaydım. Düşünün artık içimdeki erken yaşlanma meraklısı ruhun sevincini...) Sadece bu hissiyatla kalmam gerekirken olaylar öyle bir şekilde gelişti ki benim için kendimi 2 saat içerisinde cebimde beş kuruş para yanımda tek parça yedek kıyafet yokken -ki en kısa yolculuğuma ufak bir valizden aşağısıyla gitmeyen bir tipim- bir otobüs koltuğunda buldum. Arkadaş grubuna haberin ulaşmasının üzerinden 2 ya da 3 gün sonrasına toplaşmaya karar vermiştik. Amaç birbirimizi görüp sakinleşmek ve moral vermekti. Mart için gayet güzel de bir hava vardı. Baharın gelişini de bir yandan kutluyor gibiydik. Olabildiğince pozitif başlayan o akşam maalesef alınan beyin ölümü haberiyle birden altüst oldu. O anda onu son kez görebilmek için yakın arkadaşları ilk otobüsle Antalya’ya gitmeye karar verdi. Hemen biletler alındı. Gideceklerden bir kişi eşyalarını almak için yarım saatliğine eve gidince biz de diğer arkadaşı servise götürmek için yazıhaneye doğru yola çıktık. Servisin kalkmasına yarım saat kala telefonda diğer gidecek arkadaşın ağlama krizine girdiği ve kendini çok kötü hissettiği ve gidemeyeceği netleşti. Diğer arkadaşı da otobüsle tek başına gitmek istemedi. Biletler de peşinen alındığı ve iptal edilemeyeceği için her türlü yanacaktı. O sırada bir refleksle 5 dakikada bir telefon görüşmesi yapıp o sıralar Antalya’da yaşayan arkadaşıma ulaşıp orada kalışımı ve dönüşüm için gereken parayı ayarladım ve bu acının uzaktan bir yaşayıcısı olacakken birden bire kendimi merkezinde buldum ve bana hayatımda birden çok ilki yaşatan önemli bir dönüm noktası oldu. Otobüs ne kadar kaplumbağa hızında gitse de çok şükür yoğun bakımdan alınmadan önce ulaşabildik. Yoğun bakım kapısının önünde içeri girmek için beklerken kapının açılmasıyla gördüğüm görüntü bana yetti de arttı ve ağlayarak uzaklaştım. Şimdilerde düşündüğümde iyi ki de yapmamışım diyorum çünkü yüzü aklıma geldiğinde sadece güzel günlerdeki o sırıtan ifadesiyle canlanıyor. Yoğun bakımdaki halini yakından görseydim kesinlikle kafamın içinde büyük bir parazitlik yapacaktı ve beni daha kötü edecekti. Hoş hala daha güzel günlerdeki fotoğraflarına bile pek bakamıyorum ya o da ayrı... Ertesi gün mezun olmasına 3 ay kaldığı üniversitesinden uğurlama, cenaze namazı ve ardından defin işlemiyle devam etti. O gün Antalya’daki okul arkadaşlarının yanı sıra bizim gibi İstanbul’dan gelen bazı kişiler daha oldu. Hatta yerine yolculuk yaptığım arkadaşımız bile kendini toparlayıp cenazeye katıldı. Benim için çok hoş ama keşke bu olay yaşanmasaydı da olmasaydı diyeceğim tesadüfler gerçekleşti. Lise dışından yakın bir arkadaşlarından birinin benim yıllar boyunca işe giderken kullandığım vapurda gördüğüm ve dikkatimi çeken birisinin çıkması ve onun da beni tipimden tanıması, ölümünden önce hiç tanışmadığım babasının çok sevdiğim abi gibi gördüğüm biriyle ahbaplığının olması gibi ufak tefek ama o ortamda yüzü tebessümlendiren şeyler işte. Namaz saatini oturup beklerken gelenlerle beraber bir çember halinde oturup herkesin onunla birlikte geçirdiği güzel anılardan bahsetmesi ve bu anıların çokluğu ve farklılığı aslında onun hepimizle ayrı ayrı ne kadar yoğun ve görece güçlü bir bağa sahip olduğunu benim adıma ortaya çıkardı. Ne kadar sevilen ve da yokluğu aranacak bir insan olduğunu idrak etmemden sonra kayış bende koptu. Hatırlayabildiğim tek şey bir arkadaşıma sarılırken “ben değil de niye bu kadar yaşam dolu bir insan olan o ölüyor abi” diye haykırarak ağlıyordum. Niye mi? O zamanlar da işssiz olduğum bir dönemdeydim. Hayat istediğim gibi gitmiyordu. Yaşama sevincim ve hayattan aldığım zevk yoktu nerdeyse . Özetle şimdilerde bozuk plak gibi tekrar eden halim o zamanlar başlamıştı ilk. Beraber yolculuk ettiğim arkadaşım onun ailesiyle biraz daha kalıp destek olduğundan ben cenaze için bizden sonra gelen başka 2 arkadaşımla beraber dönüş yolculuğuna geçtim. Seyahat ederken telefonda bu parça denk gelmişti. Daha önce yaptığım paylaşımda bu grubun özellikle bu albümünün genel olarak yeri bende ayrıydı ama bu parçanın benim için hiçbir özelliği yoktu. Sadece albümün temasındaki bitişi yani fırtına sonrası ortaya çıkan gökkuşağını betimliyordu. Bir kere daha dinledim. Sonra bir daha bir daha derken kesintisiz bir şekilde dönmeye başladı parça. Kafamın içinden ona karşı geçen şeyleri ve onunla vedalaştığımız o gün yaşadıklarımı içimden dökmek için Facebook profiline bir yazı yazmaya karar verdim. Profil ben bunu yapana kadar zaten çoktan taziye duvarına dönmüştü bile. Heralde bir saat sürdü aklımdan geçenleri yazabilmem. Telefonun klavyesiyle sarsıntılı bir yolda hüngür hüngür ağlarken bunu bir şekilde becerebildim. O sürede kulağımda bu parça döne döne kafamın içine öyle bir yerleşti ki onunla özdeşleşti. Artık aklıma bu parçayı her duyduğumda o, onu düşündüğümde kulağıma bu parça geliyor. Bunları yazarken de yaptığım gibi arka planda dönüp dönüp duruyor şu anda. Onun vefatının ardından çok şey değişti hayatımda ve birçoğu da güzel şeyler değildi maalesef. Olabildiğince uzun bir süre onun vefatı hayatım için kendime “bak gördün işte hayatının birden bire nasıl bitebileceğini.Aptallık etme ve hayatını düzene koy ve yaşadığın her güne şükret ve onun adına güzel yaşamaya ve zevk almaya çalış” demekle geçti ama maalesef sonunda bunu da beceremedim. Ufak da olsa bundan dolayı kendimi sorumlu ve suçlu görüyorum ona karşı. Yapamadım. Heralde bu olaydan sonra gerçekleşen tek güzel şey ani bir kararla beraber yolculuğa çıktığım arkadaşımla aramızdaki bağın kuvvetlenmesi oldu. Birbirimizi o yolculukta daha iyi tanıdık bile diyebilirim. Kendisi onun vefatından dolayı en çok etkilenen kişilerden biriydi. Onunla beraber birlikte ortak bir gelecek oluşturma planları olmasının etkisi çok büyüktü. Çok şükür aradan geçen sürede hayat onun için güzel devam etti ve şu an güzel bir yerde yaşayıp kendi hayalinden doğan işinin başında hayatını sürdürüyor. En büyük pişmanlığım vefatından 2 hafta önce kendisiyle yazışıp kendisini ziyaret etme ihtimalim olduğunu haber verip de gidememiş olmamdı. İşsizlik sonrası cepteki son parayla battı balık yan gider diyerek kafa dağıtmak için mini bir yolculuk yapıp geze geze Antalya’ya inip onu da görecektim. Hangi saçma şey engel oldu bilmiyorum ama bu planı iptal ettim. İki hafta sonra da kendimi onun yanında bulduğumda o maalesef hayatta değildi. Bu olaydan çıkardığım en büyük ders ise hayatımda olan insanlara olan davranışlarımda / söylediğim sözlerde o kişi ya da ben ertesi gün hayatta yokmuş gibi düşünerek hareket etmem oldu. Bunu beceremeyeceğim durumlar yaşadığım kişilerde -ki buna tüm ailem diyebilirim- onları üzeceğimin / onların son nefeslerinde yanında ol(a)mayacağımın vebalini baştan kabul ederek ve bundan pişmanlık duymayacağıma kendimi şartlayarak hayatıma devam ediyorum. Şimdilik başarılı olduğum söylenebilir. Zamanı gelince gerçekte ne kadar başarılı olduğum ortaya çıkacak ya da bunun ortaya çıkmaması için hepsinden önce ben tası tarağı toplayıp bu hayattan çekip gidicem “şimdi siz düşünün ne bok yiyeceğinizi” diyerek içten içe. Üçümüzün de sahip olduğu kronik /potansiyel fiziksel rahatsızlıkları hesaba katacak olursak söylenebilecek tek şey “iyi olan kazansın” Yazı yine döndü dolaştı ailemle olan sorunlarıma ulaştı ya ne diyeyim. Böyle aşkın ızdırabını eşşekler tepiklesin. Eğer beni oralardan görebilecek/duyabilecek/hissedebilecek bir konumda isen ne olur bağışla beni. Başına gelen o talihsiz olay ve ardından deneyimlediğim onca şey bile beni bu hayata tutunmamı sağlayamadı ve hala köşesinden kayıp düşmek için halim olsa ekstra çabalayacak vaziyetteyim. Yine de sona ulaşana kadar seni aklımdan hiç çıkarmayıp senin için bu boktan hayata ucundan da olsa tutunmaya ve eğer birşeyler düzelir de hayatın tadını tekrar çıkarabilecek hale gelirsem senin yerine de çıkaracağım söz. Sen sadece anne ve babanın yanında olduğunu onlara hisset başka kimseyi de düşünme bizlerden. Sana en çok ihtiyacı olanlar onlar başka kimse değil. Şimdilik hoşçakal.
0 notes
Link
İş görüşmesi şüphesiz hepimizin korkulu rüyası. Peki gerginliğin had safhada olduğu bu nadide anlarda ne giymemiz gerekir? İş görüşmesi kıyafet seçimi nasıl olmalı? İş görüşmesi kıyafet seçimi konusunu 5 adımda irdelediğimiz bu içerikte “İş görüşmesine giderken ne giyilir”, “İş görüşmesi kıyafetleri nelerdir”, “İş görüşmesine giderken nasıl giyinilir“, gibi sorulara cevap bulurken aynı zamanda “İş görüşmesi kadın kıyafet“, “İş görüşmesi erkek kıyafet“gibi aramalarınız ile ilgili detaylara da erişebileceksiniz.
0 notes
Text
Bensu Soral’ın Güzellik Sırları
Bensu Soral güzellik sırları deyince akla ilk olarak estetik bir duruş ve bakım geliyor. Makyaj, kıyafet olduğu kadar doğal güzelliğini de çok iyi koruyabilmiş bir kadın. Genetik yapısının vermiş olduğu bir avantaj tabii ki var. Bensu Soralı’ın güzelliği artık tüm Türkiye’de kabul edilmiş durumunda. Altın Kelebek Ödülleri’nde de ilk ödülünü aldı parlayan yüzlerden biri olarak. İlk bakışta çok düzgün bir kaş ve göz yapısına sahip olduğunu söylemezsek olmaz. Yalnızca kaşlarına hayran binlerce kişi var… Kendisi bu konuda ‘’ Estetik görüntüye dikkat ederim. Ama bahsettiğimiz insan güzelliğiyse kesinlikle doğal olan biri bir adım öndedir benim için.’’ diyor. Bensu Soral gibi son dönemin parlayan yıldızının vermiş olduğu röportajdan da alıntılar yaparak güzellik sırlarını incelemeye çalışalım 🙂
Bensu Soral Güzellik Sırları
Günlük hayatında hiç makyaj yapmıyor denebilir. Nerde görülse doğal bir yüz ve sade bir kıyafet üzerinde. Ancak bir iş görüşmesi gibi bir durumda bb kremi ve allık kullandığı ifade ediyor.
Ten renginden dolayı koyu renklerin kendisine hiç yakışmadığını düşünüyor. O nedenle genellikle açık ve pastel tonlarını kullanmayı sevdiğini söylüyor. Bu şekilde yüzünün daha doğal göründüğünü belirtiyor.
Bununla birlikte yazın parlak ve aydınlık bir görünüm, kışın ise mat bir görünüm tercih ediyor. Makyajını buna uygun şekilde uyguluyor. Makyajı 3 boyutlu bir resme benzetirken makyaj yapmanın bir sanat olduğundan bahsediyor.
Bensu Soral’ın Çantasında Ne Var?
‘’BB kremim, ruj ve nemlendirici yüz kremim her zaman çantamdadır. En sevdiğim üçlü.’’ diyor güzel oyuncu bu sorunun cevabı olarak. Bu ürünleri seçerken ise ilk olarak cilt doktorunun önerisini baz aldığını söylüyor. Cilt kanseri veya rahatsızlıklar yaratabilecek hiçbir marka ve modelini kullanmamaya özen gösterdiğini belirtiyor. Genelde dermatolojik ürünleri tercih ediyor. ‘’Benim için kozmetikler iyileştirici ve koruyucu olmalı, hem de kozmetik işlevini hakkıyla yerine getirmeli.’’ şeklinde ifade ediyor bunu.
Yapmış olduğu hatalar az denecek az makyaj ve güzellik konusunda. Zaten bir insanın noksan yönleriyle güzel oluşunu çoktan kabul etmiş bir güzel o… Cilt bakımına çok önem veriyor. Makyaj her zaman ikinci sırada geliyor onun için güzellik sırları olarak.
Kahve telvesini tüm vücuduna masaj yaparak uyguladığını belirtiyor. Kahvenin ferahlık hissi yarattığını ve arındırdığını belirtiyor. Sonrasında yine nemlendirici kremlerimi sürdüğünü ve tüm bunların yalnızca bir anne tavsiyesi olduğunu söylüyor…
Sağlıklı beslenme ve spor yapmak olmazsa olmazı tabii ki. Spor salonu olsun, bir doğa parkuru olsun koşu ve yürümenin zinde bir vücut için anahtar olduğunu düşünüyor.
Son zamanlarda deneyip beğendiği makyaj ürünlerinden bir tanesini isim vermeden ‘’cilde ışıltı veren likit fondötenler…’’ şeklinde özetliyor. İşte Bensu Soral güzellik sırları… 🙂
Kaynak: http://www.soranbayan.com/bensu-soral-guzellik-sirlari/
#bensu soral#bensu soral güzellik sırları#bensu soralın güzelliği#bensu soralın güzellik sıraları#Güzellik#Yaşam
0 notes
Photo
[YENİ]
🚨 Hocam, aşama aşama evlilik görüşmesi nasıl yapılır anlatır mısınız?-
SORU:
Selamünaleyküm hocam. Hocam ben 23 yaşındayım. Bekarım. Hocam ben, Allah’ın şeriatının buram buram koktuğu bir yuvam olmasını istiyorum. Şeriat şuurunda, davası olan biri ile yuva kurmak isterim.. Yalnız evlilik görüşmesi üzerine tavsiyelerinize ihtiyacım var. Allah rızası için evlilik görüşmesi, İslami koşullara uygun olarak nasıl yapılır bana ayrıntılı anlatır mısınız? * Hocam, evlenecek kişilerin ilk görüşmesi nasıl olmalı? Yani ilk görüşmeye ailece gelinebiliyor. Fakat ben, haremlik-selamlık konusunda hassasım. Bu konudan taviz vermek istemiyorum ve vermeyi pek düşünmüyorum. Haliyle karşı tarafın babasının, ilk görüşmede gelmesini istememem doğru mu? Ailem haremlik-selamlık konusunda benim kadar hassas değiller. İlk görüşmede ben, o kişinin ailesine görünmek zorunda mıyım? Ya da geleneğe göre kız, çay-kahve dağıtıyor mesela. Ben bunu yapmak mecburiyetinde miyim? Bunları düşününce boğulacak gibi oluyorum. Yani insanlar, evlilik gibi hususları nasıl zorlaştırmışlar diye. Gelenek-görenekler beni pek de alakadar etmiyor hocam. Benim için İslam’a uygun nasıl olmalı bu çok mühim. Hocam mesela, eğer ki ailece gelinirse kadınlar bir odada erkekler farklı bir odada olsa, çay dağıtımı durumunda babam erkeklere dağıtsa ben de kadınlara dağıtsam ve erkeklerin bulunduğu kısma görünmesem yanlış olmaz değil mi? Yani sadece evleneceğim kişiye görünebilirim. Başka bir namahremin beni görmesine gerek yok diye düşünüyorum. Görüşme yapılacağı zaman halvet olmayacak bir şekilde bir odada üçüncü bir kişinin de olması şartı ile görüşmeyi düşünüyorum. Hocam kafam karışık bu konularda. Ne yazık ki görüşmede, benim düşündüğüm gibi haremlik-selamlık durumuna dikkat edilmeyebilir. Haliyle karma oturmak istenebilir. Bu durumda ben, o karma ortama girmek istemiyorum ve görünmek istemiyorum. Yani evlilik görüşmesi yapılacak kişi ile görüşürüm ama ailesine görünemem eğer karma bir ortam olursa ki muhtemelen öyle olabilir. Hocam özellikle bu hususta ne yapacağımı bilemiyorum. Yani ilk görüşmede kalabalık gelmemelerini istemem, baba-abi gibi kişilerin gelmemelerini istemem yanlış mı? Yanlış anlaşılır mı? Ya da ailece gelindiğinde karma bir ortam olduğunda ben o ortama gözükmek istemiyorum. Hoş geldiniz demek dahi zoruma gidiyor ve haremlik-selamlıktan taviz vermek gibi görüyorum. Ben rahatsız oluyorum karma ortamdan hocam. Neler yapmalıyım? Bu husus beni çok düşündürdüğü için ayrıntılı sormak istedim. * Hocam ilk görüşmede ailelerin değil de ilk olarak evlenecek kişilerin görüşmelerini istemek doğru mu? Yani büyüklerin bilgisi dahilinde üçüncü bir kişi ile farklı bir mekanda görüşmek doğru olur mu? Yalnız babam, muhakkak evlilik görüşmesi yapacağım kişiyi ilk olarak görmek istiyor. Haliyle ilk görüşmede annelerin haberi olsa, babanın haberi olmasa sorun olur mu? * Hocam ben tesettürlü bir bayanım Elhamdülillah. Evlilik görüşmesine dış kıyafetim ile çıkmam yanlış mı? Yani geniş bir ferace ve üzerine uzunca siyah bir başörtüsü takıyorum. Başörtüm ile çenemin alt kısmını da örtüyorum. Evlilik görüşmesinde nasıl giyinmeliyim? Çenemin altını örtme durumunun farz olup olmadığını bilmiyorum. O yüzden evlilik görüşmesinde ne yapmalıyım bu durumu? Hocam nasıl giyinmem gerektiğini bilmiyorum. Bir kez bir görüşme yaptım ve dış kıyafetimle çıktım, sonuçta karşı taraf namahrem diye. Yalnız bir yazı okudum dış kıyafetle çıkmak doğru değilmiş diye kafam karıştı. Karşı tarafa güzel gözükmem mi gerekiyor? Tesettürümü çok seviyorum. Gerçekten güzelliğimi muhafaza ediyor. Ne yapmalıyım? Evlilik, nişan, düğün gibi durumlarda nasıl giyinmeliyim? Hocam bana takvaya uygun olanını söyler misiniz? Sahabe kadınları neler yapardı evlilik görüşmelerinde? Nasıl giyinirlerdi? Sahabeler evlilik görüşmesinde neler yapardı? * Evlilik görüşmesinde neler soracağımı da çok bilmiyorum aslında. Hocam bu konuda tavsiyeler verir misiniz? Biliyorum ki beğeni olması mühim. Ama düşünce- inanç durumu daha çok mühim. Yani her ne kadar fiziki beğenme önemli olsa da asıl huzur ve mutluluğu; ahlaki durum, fikirdeki olgunluk, bir davaya sahip olmak ve şeriata göre kurulacak bir yuva sağlayabilir diye düşünüyorum. Ben çok önem veriyorum buna hocam. Yani eğer ki dinimize uygun kurulamayacaksa bir yuva, beğeninin ne önemi var ki huzur olmadıktan sonra? Yani ben karşı tarafta bir dava şuuru, ümmetin derdiyle dertlenen ve bir şeyler yapan, yani bir kenara köşeye çekilmeyen, mücadele eden, şeriat şuurunda, ilimlerle meşgul olan, yani ilim merakı olan ve öğrenen, okuyarak fikir dünyasını geliştiren, Kuran ile haşır neşir olan, özellikle de yatsı-sabah namazlarını camide cemaatle kılmak konusunda hassas, Kudüs ve diğer İslam ülkeleri için bir şeyler yapan, vakıf-dernek vb. kuruluşlarda faaliyet gösteren, davasını yayma gayesinde olan biri ile evlenmek isterim. Ayrıca ilmi olarak benden daha bilgili olsun hatta bana da öğretsin isterim. Yani beğeni olmalı ama fikir ve inanç durumu çok önemli benim nazarımda. Karşıdaki kişiyi nasıl iyi tanıyabilirim? Hangi soruları sormalıyım? Bana tavsiyede bulunur musunuz? Hocam nişan, düğün konularında da tavsiyelerinize ihtiyacım var. Hocam evlilik görüşmesi ve diğer durumları düşününce boğulacak gibi hissediyorum kendimi. Neyi nasıl yapacağımı bilmiyorum. O kadar çok tavsiyeye ihtiyacım var ki… Özetle: Bana aşama aşama evlilik görüşmesi nasıl yapılır anlatır mısınız? İlkgörüşme nasıl olur? Ailece gelme gibi durumlar doğru mu yanlış mı? Benim karma ortama girmek istemeyişim yanlış mı, ne yapmalıyım sizce ne tavsiye edersiniz? Babanın haberi olmadan sadece anne haberdar olursa ve evlilik görüşmesi için ilk görüşme farklı bir mekanda yapılsa yanlış mıdır? Yoksa babanın her aşamadan haberdar olması mı gerekiyor? Nasıl giyinmeliyim? Dış kıyafetimle mi çıkmalıyım? Yoksa tesettüre uygun olmak kaydı ile evlilik görüşmesine uygun hoş bir kıyafetle mi çıkmalıyım? Neler sormalıyım? Karşı tarafı nasıl daha iyi tanıyabiirim?Hocam duanıza bizi de ekleyin.. Selamünaleyküm ve rahmetullah.
*
CEVAP:
Selamünaleyküm. Kızım, Seni tebrik ederim. Sana dualar ederim. Genç bir kızın evlenmek için istenmesini dinine göre gündem yapman hoş bir duygu, senin bu güzel hassasiyetini hayatın boyunca sürdürmen için Allah yar ve yardımcın olsun. Şimdi şöyle bir gerçeği konuşalım: Yöreye göre, aile türüne göre esneyebilecek bir konuyu konuşuyoruz. Abdestin farzları gibi sabit beş madde ile bir kız istemenin Müslümancasını ortaya koyamayız. Yöresel ve kişisel olarak değişken durumlar ve uygulamalar olabilir. Şeriat’ımızın ana ilkelerini esas alır, gerisini de özel durumumuza göre belirleyebiliriz. Ben sana burada, ana çizgileri ile bir kızın istenmesi ve evlilik ortamının oluşturulmasının Müslümancasını belirteceğim. Allah Teâlâ sana hayır olanı müyesser kılsın.
1- Mü’min bir kızın ‘benimle evlenir misin?’ şeklinde bir teklifi bir erkeğe söylemesi/söyletmesi dinen sakıncalı değildir. Teklifin erkekten gelmesi ise tabiiliğe daha uygun düşer. Huzurlu bir hayat, erkeğin teklifi ile başlar diye düşünülür. Olağan dışı farklılıklar hariç evlilik teklifi erkekten başlamalıdır.
2- En ideal teklif süreci, anneler arasında başlayacak bir süreçtir. Anneler işi kotarmalıdır. Bu da şart değildir. Mesela babalar da böyle bir işi başlatabilir ama bu iş kadınlar için daha verimlidir. Bilhassa evlenilecek kızı tanıma işinde kadının mahareti öndedir. Hele annenin mahareti farklıdır.
3- Anne bazında başlamış bir süreç babaların istişaresine açılmalıdır. Babalar arasında da bir sıkıntı yoksa gençler tanışmalıdırlar.
4- Gençlerin tanışması için mesela aile yakınlığı gibi bir nedenle zaten herkes birbirini tanıyorsa mesele yok demektir. A rahatlıkla B tarafını isteyecek demektir. Bir tanışıklık yoksa kız tarafın fotoğrafı erkeğe iletilerek ilk onay istenebilir. Bu fotoğraf, kızın sokakta yürümesi caiz olacak bir fotoğraf olabilir. Daha fazla beden hatlarının ve ayrıntıların belli olacağı bir fotoğraf risktir. Kız da erkeği görmek isteyebilir/istemelidir de. O da fotoğraf görmelidir. Erkeğin fotoğrafı kadının fotoğrafına göre daha ayrıntılı olabilir.
5- Bu noktadan sonra erkek ile kız, üçüncü bir kişinin bulunduğu yerde buluşabilirler. Bu buluşma heyecan ve acemilik gibi nedenlerle yeterli olmazsa ikinci bir buluşma da sağlanabilir. Buluşmalarda her iki taraf için sakınca oluşturmayacak üçüncü kişi muhakkak bulunmalıdır. Bayan bu buluşmaya kendisini tamamen gizleyecek bir kıyafetle gitmemelidir. Mesela peçeli bir görüntü ile görüşme yapmanın anlamı olmayabilir. İç kıyafet denebilecek bir kıyafet zaten makul olmaz. Her ikisinin ortası bir kıyafet kızın üzerinde olabilir. Bu görüşmede iki taraf da ‘aradığım bu idi’ diyebileceği bir ön tatmin sağladı ise evlilik için hareket başlamış demektir. Görüşmede ne konuşulacağı önemli değildir. Hazırlıklı ve edebiyatlı cümlelerin hayat içinde bir karşılığı yoktur. Bir nezaket ve ısınma görüşmesi olarak anlaşılabilir bu görüşme.
6- Taraflardan biri tereddütte ise bir süre beklenebilir. Kesin ‘yok’ diyenin üzerine gidilmesi uygun olmaz. ‘Sonradan ısınma’ teorisinin çok fazla realitesi yoktur. O görüşmelerde gönüller ısınmaya başlamalıdır.
7- Gençlerin karşılıklı sıcak bakışları ile İSTİHARE noktasına gelinmiş olur. İstihareyi herkes kendisi yapmalıdır. Kimseye istihare siparişi verilmez. Sünnet olan, herkesin kendi yapmasıdır. İstihare için de rüya diye bir şart yoktur. İki rekaat namaz kılındıktan sonra Allah’tan hayır ister ve kalbinin ısınmasını talep eder. İki üç gün içinde ısınma olumlu seyrederse istiharenin sonucu hayır demektir. Aksi olur da istihare yapan rahatsızlık ve soğukluk belirtileri görürse sonuç olumsuz demektir. Öbür tarafa kanaatini olumsuz olarak bildirmelidir.
8- Bu istihare sürecinin veya diğer başlıkların bir önce bir sonra olmasının sakıncası yoktur.
9- İstihare de olumlu çıktıktan sonra aileler arası ‘isteme’ düzeyine geçilebilir. Örf olarak erkek ailesi veya aileyi temsil eden kişi kız evinden randevu alıp gider. Durumu arz eder. Aileler onay verirse evlilik için en hareketli noktaya da gelinmiş demektir. Bu aileler görüşmesinde aile büyükleri genel hatları ile bu evliliği konuşmalıdırlar. Ayrıntılar ise evleneceklere bırakılmalıdır.
10- Bu görüşmeden sonra aileler ve evlenecekler bir iki hafta işi tefekkür etme, istişareler yapma ile geçirebilirler. Ardından bir kere daha buluşup nişan yapılabilir. Nişanın dinimiz açısından hiçbir bağlayıcılığı ve zorunluluğu yoktur. Tamamen örf gereği yapılmaktadır. Nişanın salonlarda bir düğün görkemi ile yapılması bu çağın abartılarından biri olarak karşımıza çıkmıştır. Nişan, aile arasında olmalı ve abartılmamalıdır. Hiçbir şekilde nikâh ile uzak yakın ilişkisi yoktur. Mahremiyet açısından en ufak bir rahatlık getirmez.
11- Gerek söz ve gerek nişan görüşmelerinde erkek tarafı kız evine ya da kız tarafı erkek evine gittiğinde mahremiyete dikkat edilecektir. Mesela kızın, sözlüsünün babasına mahremiyeti ilk noktada durmaktadır. Sözlüsü veya nişanlısının babası olması onların önünde normal ev içi kıyafetiyle bulunmasına yol açmaz. Aynı şekilde erkek de nişanlısının annesinin elini öpemez. Kız bu ortamlarda kahve getirebilir, hoş geldiniz diyebilir ama bunu bol bir elbise ile ve mesafeli bir şekilde, kısa ifadelerle yapmalıdır. Beraber bir sofraya oturulmamalıdır.
12- Tanışmadan nikâha kadar gençler görüşmeye devam edebilirler. Yeter ki yaptıkları görüşmeler, iki yabancı arasındaki görüşme sınırları içinde kalsın ve nikâhtan sonrasına da bir şeyler bırakan sınırlı sayıda bir görüşme olsun. Nikâh öncesindeki abartılı buluşmalar, görüşmeler ve gülüşmeler, evlendikten sonrasının tatlı hayallerinden çalınmış gibi olabilir. Bunu unutmamalıdır erkek de kız da.
13- İlk görüşmeler ile düğün ya da evlenip eve çekilme arasındaki zaman uzadıkça şeytanın fitne ihtimali de artar. İdeal olan bu iki iş arasındaki sürenin üç veya beş ayı geçmemesidir.
14- Kızlara tavsiyemiz, koca evine gideceğinden üç gün öncesine kadar hiçbir gerekçe ile nikâh masasına oturmamalıdır. Erken nikâh, umumiyetle kızın aleyhine sonuçlanabilmektedir.
15- Bu süreci erkek ve kızın bir büyüğü ile istişare ederek geçirmesini tavsiye ederiz. Kimsenin aklı, yaşadığı yaşı için yeterli değildir. Daha önce aynı şeyleri yaşamış mü’min bir müsteşar mübarek sonuçlar getirir.
16- Kız ve erkek böyle bir süreci muhakkak duaları ile doldurmalıdırlar.
17- Kız da erkek de konuşurken, sonra konuştuklarının kendilerine sorulacağını bilerek konuşmalıdır. Kimse o günlerdeki tatlandırılmış ve cilalı sözlere de kanmamalıdır. Dua eder, dualarınızı beklerim.
Selamünaleyküm.
Nureddin YILDIZ
Kaynak:📝👉👇 https://www.fetvameclisi.com/fetva-hocam-asama-asama-evlilik-gorusmesi-nasil-yapilir-anlatir-misiniz-83588.html Fetvameclisi.com
11 notes
·
View notes